Köyümüzün Amcıkları, İzmirin Amcıkları… (5. Bölüm) (Harun 22 Y., İzmir / Türkiye)

Ben Esra telefonda seni boþaltmamý ister misin?
Telefon Numaram: 00237 8000 92 32

Bbw

Vedat’ların evinin önünde, birisi Ankara plakalı, diÄŸeri de Alman plakalı olmak üzere iki araba vardı. Alman plakalı olan araç, hani bizim Almancı Türklerle özdeÅŸleÅŸmiÅŸ bir marka idi. Çok kızıyordum bu tiplere. Elbette Almancıların hepsi öyle deÄŸildi, aralarında çok kültürlü ve özünü kaybetmemiÅŸ insanlar vardı. Ama kızdığım tipler köyden amele olarak gidiyorlardı Almanya’ya, orda imanları gevreyene kadar, Almanların beÄŸenmediÄŸi iÅŸlerde çalışıyorlar, sırf son model bir Merce*** araba ile köye hava atmaya gelmek için, orda senelerce göt kadar evlerde balık istifi yaÅŸayıp, kuru fasulye ve makarnaya talim ederek para biriktiriyorlardı. Tatile gelince de kendi köylüsüne yüksekten bakıyorlardı. Almanya’da Kral gibi yaÅŸadıklarını anlatmaları da iÅŸin cabası, sanki orda para aÄŸaçtan toplanıyordu. Bu zırvaları dinleyen garibanlar da, Almanya’ya kapağı atma hayaline kapılıyordu.

Ben bunun böyle olmadığını çok iyi biliyordum. İngilizce ve Almanca dillerini iyi bildiÄŸimden, okuduÄŸum Üniversitenin de teÅŸvikiyle, bilimsel bir projenin araÅŸtırmasını yapmaya Almanya’ya gönderilmiÅŸtim. Hamburg, Köln ve Berlin gibi ÅŸehirlerde bir süre kalıp, Türklerin Almanya’ya Entegrasyon sorununu inceledim. Almanya’ya giden ilk nesilden tutun da, 2. ve 3. nesil Türklerin ordaki hertürlü sorunları hakkında herÅŸeyi biliyordum. Hele 3. nesil Türklerin Türklükle nerdeyse alakaları yoktu, iyice Dejenere olmuÅŸlar ve AlmanlaÅŸmışlardı…

Arabayı kapının önüne parkettiÄŸimde, Vedat beni karşılamaya çıktı. Sarılıp kucaklaÅŸtık, ayaküstü hal hatır sorduk birbirimize. İçeri girmeden önce birer sigara içelim dedik. Vedat’a misafirleri sorduÄŸumda, “AÅŸağı mahalleden Almancı Ramazan çavuÅŸ vardı ya, onlar iÅŸte, bizde kalıyorlar. Kendi evlerini bu sene yıktırdı, apartman mı ne dikecekmiÅŸ oraya. Öbürleri de Ankara’daki Åžaban eniÅŸtemler!” dedi. Sigaramız bitince, içeri girdik.

Vedat, halamın mutfakta olduğunu söyleyince, salona geçmeden önce mutfağa uğrayıp, halamın elini öptüm. Mutfakta misafirlerin karıları ve birkaç da küçük kız vardı. Halam, kadınlara benim kim olduğumu söyledi. O zaman kadınlar da ellerini uzattılar öpmem için. Almancı Ramazan çavuşun karısı olduğunu düşündüğüm kadının giysileri pahalı ve kaliteliydi, ama kadına hiç yakışmamıştı. İpek bir eşarp vardı başında. Boynundaki ve kollarındaki altınlarla küçük bir kuyumcu dükkanı açılabilirdi. Kadın sürekli kolundaki bileziklerini düzeltip, hepsinin kolunda yan yana intizamlı durmasını sağlamaya çalışıyordu.

Ben salona gitmek üzere çıkarken, tam mutfağın kapısında donup kaldım. Karşımda, uzun boylu, düzgün fizikli, çok değişik tarzda kesilmiş sarı saçlarının boyama olduğu hemen anlaşılan, makyajlı yüzü bakımlı, gözleri mavi (ki muhtemelen Lens takıyordu), amını tüm ayrıntısıyla belli eden daracık kot pantolonlu, göğüslerini çatalına kadar gösteren askılı tişörtlü, kolunda küçük bir dövme olan, yüksek topuklu ayakkabı giymiş, 19-20 yaşlarında bir kız vardı. O da beni görünce, ıslak elleriyle öylece dondu kaldı. Bu birkaç saniye süren donmada, o da beni tepeden tırnağa incelemiş ve en son gözleri gözlerime takılmıştı. O anda kız elektriğe çarpılmış gibiydi. Benimse o anda aklımdan geçen tek şey, (Bu kızı mutlaka sikmeliyim!) oldu.

Sonra ikimiz aynı anda, “Pardon!” deyip hafif yanlara adım attık. Ben, “Buyrun siz geçin!” diyerek geri mutfaÄŸa doÄŸru çekildim. Kız yanımdan geçerken sanki parfümeri dükkanı taşınıyormuÅŸ gibi hissettim. Bu kız kesinlikle Almancı Ramazan çavuÅŸun kızı olmalıydı. Muhtemelen Lavabodan geliyordu, onun için elleri ıslaktı. Ki annesi, “Al kızım, ellerini kurula!” diyerek çantasından kağıtmendil çıkarıp verdi. Lavabodaki havluyu kullanmadığına göre, temizlik konusunda çok titiz bir kız olmalıydı. Ben mutfaktan çıkarken kız annesine Almanca, “Mama, er ist so süss!” (Anne, o çok tatlı!) dedi. Annesinin de, “Kızım ÅŸÅŸÅŸt!” dediÄŸini duydum.

Salona girerken içerdeki herkese toptan selam verdim. EniÅŸtem misafirlere beni taktim etti, İzmir’de Üniversitede okuduÄŸumu söyledi. O sırada Almancı Ramazan çavuÅŸ, “Öp bakayım elimi kerata!” diyerek elini uzattı. Parmağında Kehribar taÅŸlı, gümüşten, büyükçe bir yüzük vardı. Emrivaki yapmasına sinirlenmiÅŸtim, hiç sevmezdim böyle ÅŸeyleri. Yine de öptüm elini. Ondan sonra da diÄŸer büyüklerin ellerini öptüm. Salonda birkaç tane de ufak oÄŸlan çocuÄŸu vardı, öptürmek istemediÄŸim halde onlar da benim elimi öptüler. Ben Vedat’ın yanına oturacakken, Ramazan çavuÅŸ, “Gel şöyle yanıma otur HaruncuÄŸum, sohbet ederiz!” dedi. Bu hareketine de sinir olmuÅŸtum. Ama kızını sikmek istiyorsam, onun bu davranışlarına katlanmak zorundaydım.

Küçük kızların birisi tepsi dolusu çayla geldi içeriye. Çaylarımızı aldık, içerken, bir baÅŸka küçük kız da bana Kolonya ve Akide ÅŸekeri ikram etmek istedi. Elime çok ama çok az Kolonya dökmesine izin verdim, sürdüğüm parfümle hiç uyuÅŸmayacaktı. Ayıp olmasın diye bir tane de Akide ÅŸekeri alacaktım ki, Ramazan çavuÅŸ elimi tutup mutfaÄŸa doÄŸru seslendi, “Nurcan kızım, Almanya’dan getirdiÄŸimiz çikolatalardan getir, annenin valizinde olacaktı!” diye. Yine yapmıştı yapacağını.

Kızı salona girdiÄŸinde, bunun deminki kız olduÄŸunu gördüm. Demek ki ismi Nurcan idi. Gözümü bir saniye bile ayırmadan, yürüyüşünü, fiziÄŸini, vücudunun tüm kıvrımlarını iÅŸledim beynime. Ve birkez daha onayladım ilk teÅŸhisimi, bu kızı mutlaka sikmeliydim. Nurcan getirdiÄŸi çukulotaları babasına uzattı, babası da, “Kızım böyle görgüsüzlük olmaz, bir tabaÄŸa koyup ikram etsene!” dedi. Nurcan, “Aber Papa!” (Fakat baba!) diyerek sinirli bir ÅŸekilde gitti. Giderken arkasından baktım, götü de müthiÅŸ güzel görünüyordu. Az sonra tabaÄŸa koymuÅŸ getirdi, ikram etti herkese. Ama giderken babasının kulağına birÅŸeyler fısıldadı. Nurcan gittikten sonra Ramazan çavuÅŸ beni soru yaÄŸmuruna tuttu, birden hakkımda herÅŸeyi öğrenmek istiyordu.

Sorularına kısa kısa cevaplar verdim, hiç eryaman escort bayan sevmemiÅŸtim bu adamı. Önce bir geriye yaslandı, sonra da elini dizime koyup, yarım saat kızını övdü bana. Yok iÅŸte, kızının ehliyeti olduÄŸunu ve arabayı Kapıkule’ye kadar kızının kullandığını, kızının Almanya’da kendine ait Kuaför salonu olduÄŸunu, kızını Almanya’da çok isteyenlerin olduÄŸunu, fakat kendisinin kızını Türkiye’den, tahsilli, saÄŸlam karakterli biriyle evlendirmek istediÄŸini vs. vs. anlatıp durdu. Ramazan çavuÅŸ yarım saat içerisinde resmen beni damat adayı olarak görmeye baÅŸlamıştı.

Benim olaya Sazan gibi balıklama atlamadığımı görünce de, baÅŸka konuyla sürdürdü konuÅŸmasını. AÅŸağı mahalledeki evini yıktırdığını, oraya 4 katlı apartman dikeceÄŸini, bir katında kendi oturacağını, katın birini Almanya’daki oÄŸluna, birini yine Almanya’daki diÄŸer kızına, bir katını da Nurcan’a vereceÄŸini, ilerde müstakbel gelin ve damatlarını aynı çatı altında görmek istediÄŸini falan anlattı. Apartmanın projesini Alman bir Mimara çizdirdiÄŸini söylemeyi de ihmal etmedi. Sanki Türkiye’de proje çizecek hiç Mimar yokmuÅŸ gibi böbürleniyordu, “Bir ara sana projeyi göstereyim, bak bakalım hiç öyle bir ÅŸey gördün mü! Tamam mı?” dedi. GeçiÅŸtirmek için, “Tamam, olur!” dedim.

Çaylarımız tazelenirken anlattıklarına ara vermek zorunda kaldı. Ben de o sırada diÄŸer misafirlerin hallerini hatırlarını şöyle bir sordum, biraz onlarla sohbet ettim. Aslında buraya Vedat’ı görmeye, onunla sohbet etmeye gelmiÅŸtim, ama pek konuÅŸamamıştık. Vedat bir ara salondan çıktı ve koridordan bana (Dışarda sigara içelim!) iÅŸareti yaptı. Ben de içerdekilerden müsade isteyip, 5 dakikalığına hava almak için dışarı çıkacağımı söyledim, kalktım. Ramazan çavuÅŸ ne için çıkacağımızı anlamış olmalıydı ki, “Ben de bir sigara içeyim dışarda!” diyerek peÅŸimizden geldi.

Kapının önüne çıktığımızda Vedat’la bana sigara ikram etti. Biz tabii, “Biz içmiyoruz!” dedik. “Gençlerrr, ben sizin ananız babanız gibi geri kafalı deÄŸilim, ben Alamanya görmüş adamım, yanımda içebilirsiniz, benim kızım bile yanımda içiyor!” dedi, zorla tutuÅŸturdu elimize birer sigara ve yaktı. Biz de içmek zorunda kaldık. Sigaralarımızı içerken de çenesi durmadı, bu sefer arabasından bahsetti, Merce***’in son modeli olduÄŸunu, AMG özel sipariÅŸ olduÄŸunu, içinin dışının ‘Full’ olduÄŸunu, 129.000 Euro peÅŸin para saydığını, Almanların bile bu arabaya binemediklerini anlattı. “Kısmet olur da Nurcan Türkiye’den biriyle evlenirse, damadıma bu arabayı düğün hediyesi olarak vereceÄŸim!” dedi. Vedat bu muhabbetten sıkılmıştı, “Siz konuÅŸun, ben Selim’in yanına bir uÄŸrayacağım!” dedi ve motoruna atlayıp gitti.

Ben de sıkılmıştım açıkcası. Ramazan çavuÅŸ ardı arkası gelmeyen övünmelerini sürdürürken, ben Nurcan’ı nasıl sikerim hesabı yapıyordum. Sanki Nurcan telepati yoluyla düşüncelerimi okumuÅŸ gibi geldi yanımıza. Babasının gömlek cebinden sigara paketini çıkarıp bir tane kendine aldı, bize de ikram etti. Biz de yeni söndürdüğümüzü söyledik. Nurcan sigarasını içerken, babasına Almanca birÅŸeyler söyledi. Nurcan’ın ne dediÄŸini anladım, ama belli etmedim. Nurcan Babasına, (Bu çocuk çok tatlı, iÅŸte beni bununla evlendirirsen evlenirim!) demiÅŸti. Babası da ona Almanca, (Tamam kızım, halledeceÄŸim!) dedi, sonra bana, “HaruncuÄŸum kusura bakma, Nurcan’ın Türkçesi pek iyi deÄŸil de ondan benimle Almanca konuÅŸuyor! Köyde sıkılmış, biraz gezip dolaÅŸmak istiyormuÅŸ, onu söyledi demin!” dedi.

Niyetlerini anlamıştım, ama bu arada bana da Nurcan’ı sikmek için bir fırsat çıkmıştı. “Ben gezdirebilirim Nurcan’ı, tabii sizin de müsadeniz olursa?” dedim. Ramazan çavuÅŸ da kızına sormadan, “Tabii tabii evladım, gidin gezin dolaşın eÄŸlenin, konuÅŸun, hem birbirinizi tanımış olursunuz!” deyip, arabasının anahtarlarını uzattı Nurcan’a. Nurcan da babasının yanağına öpücük kondurup, melez bir Türkçeyle, “Aslan Papa!” deyip anahtarları aldı ve “Al, sen kullan!” diyerek bana verdi. Arabanın başına vardığımızda, “Bak buraya basacaksın!” diyerek elimdeki anahtarın kumandasına bastı, kapıların kilidini açtı. Nurcan saÄŸ tarafa geçip arabaya binerken, babası, “HaruncuÄŸum bir saniye gelsene, az kalsın unutuyordum!” dedi. Yanına vardığımda, cüzdanından 5-6 tane 100 Euroluk banknot çıkarıp, banknotları dürdü büktü gömleÄŸimin cebine soktu, “Kızım nereye istiyorsa götür gezdir, para problem deÄŸil!” dedi. BozulduÄŸumu belli etmemeye çalışarak, teÅŸekkür ettim.

Arabaya bindiÄŸimde bu sefer de Nurcan baÅŸladı, “Bak kontak yeri burası, el freni burda, Airco bu, Camları burdan açıyorsun, Radio burdan açılır, aynaları burdan ayarlıyorsun…” gibi ÅŸeyler söylemeye. GösterdiÄŸi ÅŸeylere bakmıyordum bile, gözlerim cömert dekoltesinden görünen iri göğüslerindeydi. Göğüs çatalından biraz fazlasını görebilmek umuduyla, emniyet kemerimi bir iki kez çektim ve “Kemer takıldı galiba, gelmiyor!” dedim. Hemen benden tarafa uzandı, kemeri çekti. Ozaman dantelli sutyenine kadar gördüm. Galiba göğüslerine de parfüm sürmüştü. Bir iki saniyeliÄŸine de olsa içime çektim kokusunu. Bu bile yarağımın sertleÅŸmesi için yeterli olmuÅŸtu.

Nereye gideceÄŸimi bilmeden Çevre yoluna doÄŸru sürdüm arabayı. Nurcan halen konuÅŸuyordu, kendinden bahsediyordu, Almanya’da sahibi olduÄŸu Kuaför salonundan falan bahsediyordu. Belli ki konuÅŸmayı çok seven bir kızdı ve köyde konuÅŸacağı kafasına göre kimseyi bulamamıştı. Heyecanlı heyecanlı anlatıyordu birÅŸeyler. Sonradan farkettim, Nurcan’ın sadece vücudu ve parfümü deÄŸil, o Alman aksanlı Türkçesi de acaip tahrik ediyordu beni. O konuÅŸurken, sanki birisi yarağımı okÅŸuyor gibi geliyordu bana.

Otoyola çıkmıştık. O sırada Nurcan’ın telefonu çaldı. Anladığım kadarıyla Almanya’dan bir kız arkadaşı arıyordu. Almanca konuÅŸuyorlardı. Nurcan benim Almanca bildiÄŸimi bilmiyordu, telefondaki kıza beni anlattıkça anlatıyordu, çok tatlı olduÄŸumu, bana ilk görüşte aşık çankaya escort bayan olduÄŸunu falan anlatıyordu. Hakkımda neler düşündüğünü bilmek iÅŸime geliyordu tabii. KonuÅŸmalarında bir ara, “Yok daha öpüşmedik bile… Åžimdi arabadayız, galiba seviÅŸeceÄŸimiz bir yere gideceÄŸiz… Yok, daha o konuyu anlatmadım, ama anlatacağım…” diye ilginç bir ÅŸey geçti. Rahat bir yarım saat konuÅŸtular kızla. Telefonu kapatınca, “Benim Kuaför salonunda çalışan kızlardan biriydi arayan, iÅŸlerle ilgili konuÅŸtuk!” dedi. Aklı sıra beni kandırmaya çalışıyordu, ben de, “Bir sorun mu varmış iÅŸlerle ilgili?” dedim. “Yok yok, herÅŸey yolundaymış! dedi.

Otoyolda epey yol gitmiÅŸtik, nereye gideceÄŸimi bilmediÄŸim için, yol üzerinde ilk gördüğüm dinlenme tesisine girdim. Arabayı sakin bir yere çekip, “Nereye gidelim, nereyi gezmek istersin, ne yapmak istersin?” diye sordum. “Åžeyy… Aslında banyo yapabileceÄŸim temiz bir yere gitmek isterim! Misafir kaldığımız evin banyosu hiç Hijyenik deÄŸil! En son dün sabah köye gelmeden önce otelde banyo yaptım, o otelin banyosu temizdi!” dedi. Bu kız safmıydı, yoksa çok mu kurnazdı anlayamadım, ama iÅŸime geliyordu. “Tamam ozaman, o otele gidelim! Otelin adını, yerini hatırlıyormusun?” dedim. “Navigasyonda kayıtlı oması lazım!” deyip, Radyonun LCD ekranına dokundu. Ekranda Navigasyon belirdi. Kırmızı Bayrakla iÅŸaretleniÅŸ yerlerden birkaçına sırayla dokundu ve otelin yerini buldu. Oteli yeni hedef olarak verdi Navigasyona. Cihaz hemen baÅŸladı (Almanca) konuÅŸmaya, “Mümkün olan ilk yerden U-Dönüşü yapınız! Hedefiniz 8 Kilometre uzaklıktadır!” diye. Nurcan heyecanla tercüme etti…

Az ilerden geri döndüm, Cihaz bize otelin önüne varana kadar kılavuzluk etti ve “Hedefe ulaşılmıştır!” diyerek susutu. Lüks ve Turistik bir oteldi. Arabayı park edince yine elimdeki kumandaya bastı, arka bagaj kapağı açıldı. Bagajdan küçük bir seyahat çantası aldı ve girdik otele. Nurcan Pasaportunu ve kredi kartını resepsiyona verdi ve bir oda isteyip, odaya bir ÅŸiÅŸe ÅŸampanya göndermelerini rica etti. Alman Pasaportuydu, yani Nurcan Alman vatandaşıydı. Anahtarı alıp odaya çıktık. Bizden hemen sonra da ÅŸampanya geldi. Garsona açtırıp bardaklara doldurttuktan sonra, 20 Euro bahÅŸiÅŸ verip gönderdi, kapıyı kilitledi.

“Prost!” diyerek tokuÅŸturup yudumladı ÅŸampanyasını. Ben de, “Prost!” diyerek içmeye baÅŸladım. Nurcan bardağını yarım bırakıp, “Ben önce bir duÅŸ alayım! Sen keyfine bak!” dedi. Ve yataÄŸa oturup soyunmaya baÅŸladı. Sutyen külotla kalınca, o küçük seyahat çantasından temiz iççamaşırı alıp banyoya girdi. Arkasından biçimli götüne baka kaldım, Tanga külodunun ipi götünün yanakları arasında kaybolmuÅŸtu. Ayrıca götünün saÄŸ yanağında da küçük bir dövme vardı. Bu manzara yarağımı kazık gibi yapmıştı. Nurcan banyonun kapısını açık bırakmıştı, ama oturduÄŸum yerden birÅŸey göremiyordum. Bir sigara yaktım ve ÅŸampanyamı içmeye devam ettim.

DuÅŸunu alıp banyodan çıktı, yeni sutyen külodu vardı üzerinde. Eski sutyen külodunu seyahat çantasına koyup, küçük havluyla saçlarını kurularken, “İstersen sen de bir duÅŸ al, buranın banyosu çok Hijyen!” dedi. Ben de, “Tamam!” deyip, onun yaptığı gibi odada Boxerime kadar soyundum. Beni inceliyordu ben soyunurken. Girdim banyoya, Boxerimi çıkarıp duÅŸun altına girdim. Yıkanırken, yeniden kalkan yarağımı ÅŸampuanlayıp biraz sıvazladım suyun altında. Bir ara döndüğümde, Nurcan banyo kapısına dikilmiÅŸ, beni seyrediyordu. Gülümsedim. O da gülümseyip odaya geçti tekrar. Yıkandıktan sonra, banyoda kurulanıp, Boxerimi giyip çıktım.

Nurcan yataÄŸa uzanmış, sigarayla ÅŸampanya içiyordu. Yanına uzandım, ben de bir sigara yaktım. O anda benim yerimde bir baÅŸkası olsaydı, herhalde ilk iÅŸi anında kızı sikmek olurdu. Bunu ben de çok istiyordum, ama bunu belli etmek istemiyordum ona. Gayet serinkanlı davranıyordum. Ben böyle davrandıkça, kendisinin üstüme atlayacağını umuyordum. Sigarası bitince “Sana sormam gereken ÅŸeyler var…” dedi. Yüzünde biraz endiÅŸe vardı. “İstediÄŸini sorabilirsin!” dedim. “Åžeyy… Senin için bir kızda Bakirelik önemli mi? Yani sen de diÄŸer Türkler gibi mi düşünüyorsun Bakirelik konusunda? Yani mesela, kızın Bakire olmadığını bilsen, yine evlenirmisin onunla?” dedi.

Nurcan aÄŸzındaki baklayı çıkarmıştı. Anladığım kadarıyla Bakire deÄŸildi ve bu da benim ekmeÄŸime tereyaÄŸ sürüyordu. Tek derdim Nurcan’ı sikmek olduÄŸundan, “Yok, tabii ki önemli deÄŸil kızın Bakire olup olmaması!” dedim. “Hmmm, anladım!” dedi. Ama Nurcan’ın yüzündeki endiÅŸe kaybolması gerektiÄŸi yerde, daha da arttı. Acaba verdiÄŸim cevap hoÅŸuna gitmedi mi diye düşünmeye baÅŸalmıştım ki, o sırada beni ÅŸok eden bir baÅŸka soru geldi. “Peki ya… Mesela kızın başından daha önce bir evlilik geçmiÅŸse? Mesela 3 aylık bir evlilik?” dedi. Bunu beklemiyordum doÄŸrusu! Ayrıca bu kızın kurnaz deÄŸil, çok saf olduÄŸuna kanaat getirmiÅŸtim.

“Bunlar önemli ÅŸeyler deÄŸil, evleneceÄŸim kızda baÅŸka deÄŸerlere önem veririm, dürüstlük, açıksözlülük ve karakter gibi!” dedim. İşte o an rahatlamıştı, sevinçle dudaklarımı öptü ve “Senin farklı olduÄŸunu daha ilk gördüğümde anlamıştım, ama emin olmak istedim!” dedi. Ve ben birÅŸey sormadan anlattı. Babasının karşı çıkmasına raÄŸmen, Jürgen isminde bir Almanla evlenmiÅŸ. Fakat evlilikleri yürümemiÅŸ, 3 ay içerisinde boÅŸanmışlar. 7 ay olmuÅŸ boÅŸanalı. Åžimdi de babası (Bu sefer seni Türkiye’den, benim bulacağım biriyle evlendireceÄŸim!) diye tutturmuÅŸ. Aslında Nurcan bu tatilde köye gelmeyi hiç istememiÅŸ, ama babası zorlamış. Zaten 20 yıldır bu 2. geliÅŸiymiÅŸ köye. Köyü sevmediÄŸini, köyde sıkıldığını söylüyordu.

Kızı biran önce sikmek istiyordum, ama kendimi de ağırdan satmaya çalışıyordum. “Çok açıksözlü ve dürüstsün! Ayrıca çok sexysin!” deyip, dudağına bir öpücük kondurdum. “Gerçekten beÄŸendin mi beni?” dedi. “Åžu ana kadar gördüklerimi çok beÄŸendim! Ama gerisini bilemem!” dedim. “Mmmmh, anladım!” dedi ve doÄŸrulup, sutyenini ve küldonunu bir çırpıda çıkardı ve “Ee, gördün iÅŸte, nasılım? Göğüslerim yeterince büyük olmuÅŸ mu, yoksa biraz daha büyüttürmem lazım mı?” diye sordu. Demek ki göğüsleri Silikonluydu. Amında da Piercing vardı. “Özür dilerim, onu demek istemedim, nasıl seviÅŸtiÄŸini bilmiyorum demek istemiÅŸtim!” dedim.

“Haa, anladım!” diyerek üstüme çıktı, dudaklarımdan baÅŸlayıp, vücudumun üst kısmını öperek Boxerime kadar indi. Yarağım zaten çadırı kurmuÅŸ halde zonkluyordu. Boxerimi indirip çıkardı ve “Mmmmh!” diyerek yarağıma yumuldu. Åžu ana kadar siktiÄŸim kızların içerisinde en güzel saksoyu Nurcan çekiyordu. Yarağıma tükürüp başını sıvazlıyor, sonra tekrar aÄŸzına alıyor, emiyor yalıyordu. Bunları yaparken de bir eli taÅŸaklarımı avuçluyordu. Fakat fazla dayanamayacağımı anladım ve “Geliyorum!” dedim. Nurcan hiç istifini bozmadan emmeye devam etti. Ve aÄŸzına patladım. Bukadar çabuk boÅŸaldığıma inanamıyordum. Döllerimin hepsini yalayıp yuttuktan sonra, gülümseyerek, “Aynı Jürgen gibisin, o da fazla dayanamazdı!” dedi. Söylenecek lafmıydı bu ÅŸimdi! Bu kız saf deÄŸil, resmen salaktı. Moralim bozulmuÅŸtu ve normalde boÅŸaldıktan sonra kazık gibi duran yarağım anında inmiÅŸti.

Bir sigara yaktım, ÅŸampanya doldurdum kendime. Nurcan da banyoya gitti aÄŸzını yıkadı geldi. Sokuldu yanıma. Vücudumun üst kısımlarını öperken, elini de küçülmüş yarağıma attı. Zevzek zevzek konuÅŸmasına devam ediyor, “Ay bu haliyle çok sevimli duruyor Penisin! Åžuna baksana nekadar tatlı!” diyerek, sanki kedi yavrusu severmiÅŸ gibi hareketler yapıyordu. Gülümseyerek, “Biliyormusun, Jürgenin penisi inikken bile kocamandı, ama seninki tam avucuma sığıyor, bak çok ÅŸirin!” dediÄŸinde, artık ben sinirden çıldıracaktım. Bu kız salak deÄŸil, salağın önde gideniydi. İçimden (Senin de, Jürgen’in de anasını bacısını sikeyim!) diye küfür ediyordum.

Neden sonra benim suratımın asık olduÄŸunu farketti ve “Schatzi, sen üzgün müsün? EÄŸer erken geldiÄŸine üzülüyorsan, ben o konuda çok anlayışlıyım, sana kızmadım! Her erkeÄŸin başına gelebilir! Merak etme, ben ÅŸimdi onu yeniden kaldırırım!” diyerek yumuldu yarağıma. İnik yarağımı komple aÄŸzına alıyor, taÅŸaklarımı okÅŸuyordu. Bir iki dakika emip yalıyor, sonra parmaklarıyla yokluyordu sertleÅŸiyor mu diye. Ama sertleÅŸmiyordu ve yeniden emmeye devam ediyordu. Bu gidiÅŸle sertleÅŸmeyecekti de, çünkü kafam Jürgen piçi ile meÅŸguldu.

Jürgen’i kafamdan atmam için baÅŸka ÅŸeyler düşünmeye baÅŸladım. Fidan’ı, Zeynebi, Rabia’yı, Meryem’i nasıl siktiÄŸimi gözümün önüne getirdim. Zahide’yi nasıl sikeceÄŸimi düşündüm. ÇektiÄŸim resimleri canlandırdım kafamda. Resimler gözümün önünden geçerken yarağımın kıpırdadığını hissettim. O anda Nurcana, “Senin çıplak resimlerini çekmek istiyorum, çekebilirmiyim?” diye sordum. “Haa, anladım Schatzi, sen Fantazi yapmak istiyorsun! Tamam, nasıl poz vereyim?” dedi. Kalktım telefonumu aldım, her çektiÄŸim pozda yarağım biraz daha sertleÅŸiyordu. En son yatakta dörtayak domaltıp, arkadan görüntüsünü çektiÄŸimde, yarağım da tavan yapmış, kazık gibi olmuÅŸtu. “Hiç bozma pozisyonunu!” deyip, telefonu yataÄŸa bıraktım ve arkasına yanaşıp, pürüzsüz kaymak gibi amını yalamaya baÅŸladım. Galiba amına Epilasyon yaptırmıştı, kıl tüy namına en ufak birÅŸey yoktu. Amı çok güzel kokuyordu, sadece göğüslerine deÄŸil, amına da parfüm sürmüştü.

Amını iyice kıvama getirene kadar yalayıp inlettikten sonra göt deliÄŸini de yaladım. Belli ki götten de siktirmiÅŸti, göt deliÄŸi açılıp kapanıyordu dilimi deÄŸdirdiÄŸimde. Buna sevinmiÅŸtim, çünkü onu götten de sikmek istiyordum. Sırayla dilimi bir göt deliÄŸine, bir amına sokuyordum. Ara sıra da poposuna tokat atıyordum. Nurcan’ın inlemeleri artmıştı. Yalamayı bırakıp, yarağımı yavaşça amına kökledim ve gidip gelmeye baÅŸladım. İşte ÅŸimdi olmuÅŸtu, Ben yeniden Ben olmuÅŸtum. Belinden kavrayıp, vurdura vurdura sikiyordum amını. Nurcan da Türkçe sikiÅŸmeye alışık olmadığından Almanca konuÅŸuyor, durmadan, “Jaa, schön, super, fick mich Schatzi! Schneller, ohh jaa!” diyordu. En sonunda, “Jaa, ich komme, ich komme!” diye diye ilk orgazmını olup boÅŸaldı.

Dikkatimi yoÄŸunlaÅŸtırıp, hırsla sikmeye devam ediyordum. Amına hızlı hızlı pompalarken, içimden de (Jürgen’in kabuklu yarağına benzemez benimki!) diyordum. Çok geçmeden Nurcan, “Ohh mein Gott, ich komme wieder, ich komme!” diyerek bir kez daha orgazm oldu. Ama durmadım, 3. kez orgazm etmeyi kafaya koymuÅŸtum. Birkaç dakika sonra yine, “Ohh mein gott, das gibt’s nicht!” demeye baÅŸladığında, amından çıkıp götüne kökledim bir seferde ve hiç beklemeden pompalamaya baÅŸladım. Göt sikerken herzaman yaptığım ÅŸeyi yaptım sonra da, elimi alttan amına attım ve klitorisini okÅŸadım. Klitorisini öyle bir ayarlı uyarıyordum ki, orgazm olacağı zaman elimi çekiyordum. Sonunda ben de boÅŸalmak üzereyken, klitorisini okÅŸamayı hızlandırdım. Ve Nurcan’ın, “Ich komme, ich komme!” çığlıkları eÅŸliÄŸinde götünü doldurdum döllerimle. Aynı anda boÅŸalmıştık. Yarağım götündeyken birkaç resim çektim.

Nurcan’ın hali kalmamıştı, yüzüstü yapıştı yataÄŸa. Ben de onunla birlikte, onun üzerine yapıştım. Yarağım götünün içinde kaldım bir süre. İçtiÄŸim ÅŸampanyadan olsa gerek, iÅŸeme ihtiyacı hissettim. Götünden çıkmak istediÄŸimde, elini arkaya atıp belime koydu ve “Nolursun çıkma, kal içimde!” dedi. DayanabildiÄŸim kadar daha kaldım içinde, sonra çıktım götünden ve tuvalete koÅŸtum. İşeyince müthiÅŸ rahatlamıştım. DuÅŸun altına girip yarağımı yıkarken, Nurcan da geldi banyoya. Önce o da iÅŸedi, sonra birlikte duÅŸ aldık.

Kurulanıp yataÄŸa geçtik, bir süre öpüşüp elleÅŸtik, birer sigara yaktık. Nurcan’ın yüzünde halen ÅŸaÅŸkınlık vardı, “Anlamadım, nasıl oldu böyle, arka arkaya tam 3 sefer orgazm oldum, ilk defa yaÅŸadım bunu! Olamaz böyle birÅŸey! Jürgen’le seks yaparken hep bir seferde kalırdım!” dedi. (İçimden yine Jürgen’in anasını bacısını kalayladım) “Sigaramız bitince gidelim, merak ederler!” dedim. “Tamam Schatzi, sen nasıl istersen!” dedi ve sigarasını söndürüp, giyindi. Ben de giyindim. Çantasını aldı ve el ele çıktık otelden. Geri köyün yolunu tuttuk.

[Harun]

Ben Esra telefonda seni boþaltmamý ister misin?
Telefon Numaram: 00237 8000 92 32

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *